Maria Montessorinin
5 Eğitim Alanı

Çocuğu çalıştım. Çocuğun bana verdiklerini aldım ve onları ifade ettim.

Maria Montessori

Maria Montessori’nin tasarladığı ve geliştirdiği Montessori Eğitim Yaklaşımı bilimsel bir yaklaşımdır ve çocuğu doğduğu andan itibaren bilinçdışı eğitimi amaçlar. Montessori, her bireyin farklı öğrenme görüşü ve tekniği olduğunu savunan bir sistemdir ve bireysel şekilde ilerler. Çocuğun kişilik ve öz denetim becerisinin gelişimini destekleyerek çocuğun kendi kararlarını vermesini ve başkasının verdiği kararlara saygı duymasını hedefler. Bu davranış ile çocuğun sabırlı olma, başkalarının haklarına saygı gösterme gibi durumları gelişir. Maria Montessori, çocuğun 0-6 yaş dönemini emici zihin olarak adlandırır. Bu dönemde çocuğa eğitim olarak ne verilirse çocuk zihni tıpkı süngerin suyu çekmesi gibi emer. Bilinçdışında var olan bilgi ilerleyen dönemlerde karşısına çıktığında kısa sürede bilgiyi hatırlayarak öğrenme süresini olumlu yönde etkilemektedir. Her durumun beyinlerine kodlandığını ileri sürerek ‘Çocuk bu anlamaz’ demek yerine doğduğu andan itibaren çocuğa gereken açıklamanın yapılmasını istemiştir. Çocuğun bir onuru olduğunu savunarak onun başarabilmesine destek olunup yapabileceği bir işi onun yerine yapılmamasını önermiştir.  Montessori Eğitim Yaklaşımı beş alan üzerinde durur. Günlük Yaşam, Duyu, Matematik, Kozmik ve Dil alanıdır.

maria-7
maria-8

Günlük Yaşam

Montessori Eğitiminde “Günlük Yaşam Becerileri” çalışmaları; çocuğun bağımsızlaşmasını ve kendi işini başarmasını sağlar. Erken yaşta tattırılan başarma duygusu çocuğun kişiliğini oturtmasına fayda sağlamaktadır. Örneğin; kaşıklama çalışmaları ile doğru kaşık tutma becerisini öğrenir

Matematik

“Çocuğa olan ilgimiz ‘ona bir şeyler öğretme’ hevesiyle değil, ama onun içinde yanan ve zeka denilen ışığın sürekli yanmasını hedefleyerek olmalıdır.”

Her çocukla matematik materyalleri ile çalışılmaya 4 yaşından itibaren başlanır. Bu yaşa kadar olan sürede sıralama, eşleştirme, gruplama, örüntü gibi işlemler yapılarak hazırbulunuşluk sağlanır. Piaget’in 0-2 yaş duyu motor dönemi, 3-6 yaş ise işlem öncesi dönem olarak adlandırılır. Matematik soyut bir kavram olduğundan okul öncesi yaş grubunda çocuklar matematik bilimine somut materyallerle başlar. Sayma, rakam tanıma, MEB planına uygun yazma, nesne-sayı eşleştirme, fazlasını bulma gibi başlangıç materyallerinde çocuğun bildiğinden bilmediğine doğru ilerlenir. Bunu işlemlerde her çocukla bireysel çalışılır ve kendi öğrenme hızına, kendi bilişsel düzeyine uygun olarak uzman öğretmenler tarafından planlama yapılır. MEB, Okul Öncesi Eğitim Programında, 48-60 aylık çocuklarda da 1’den 20’ye kadar sayma becerileri yer alır. Fakat ileri düzey matematik materyallerinde 48-60 aylık çocuklar ile somut olarak, materyallerle dört basamaklı sayıların miktarları, basamak değeri, sayılarla dört işlem çalışması yapılmaktadır. Toplama işleminin artma, çıkarma işleminin eksilme, çarpma işleminin toplamının kısa yolu olduğu (kere kavramı) ve bölme işleminin paylaştırma olduğu bilinçaltına işlenir. Çocuk bu işlemleri yaparken eliyle kavradığı materyalleri kullanır. Soyut işlemler dönemine (11 yaş ve üstü) geçtiği zamanlarda bu bilgiler bilinçaltından gün yüzüne çıkarak öğrenme kalıcılığı sağlanır. Sonuç olarak çocuğun karşılaştığı her bilgi yaş grubuna, gelişim dönemine uygun olarak anlatıldığında bilişsel sürecinde ilerleme, farkındalık, hazırbulunuşluk kazanır.

“Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği dönemdir. Sadece zeka değil, insanın bütün mümkün becerileri bu dönemde oluşur. Hiçbir yaşta çocuk, zekice bir yardıma, bu dönemde olduğu kadar ihtiyaç duymaz.”

ve bunu transfer ederek bağımsız yemek yeme becerisini geliştirir. Dökme çalışmalarının günlük yaşama transferi sonucunda sürahiden kendi bardağına su dökebilir. Günlük yaşamda çok sık kullanılan fermuar, düğme, çıtçıt ve fiyonk çerçeveleri ile bu işlemlerin nasıl yapıldığını aşama aşama öğrenerek çocuk günlük yaşamında gereken işleri desteksiz yapabilecek konuma gelir.

maria-9
maria-5
maria-3

Duyu

 “Çocuğun eline koymadığınız şeyi aklına koyamazsınız.”

Diyen Maria Montessori çocuğun doğduğu andan itibaren yaşadığı çevreyi dokunma duyusundan faydalanarak tanıdığını savunur. Zaman geçtikçe buna tatma, işitme, görme ve koklama duyuları da eklenirken Montessori, bu duyuları hassaslaştırmak ve daha da kuvvetlendirmek için beş duyu alanına yönelik materyaller geliştirmiştir. Her bir duyu alanında beyinin farklı bölümlerine mesaj iletme göreviyle bağlantı kurarak sinapsler meydana gelir. Bu olay da çocuğun zihinsel gelişimine destek vermektedir. Duyu materyalleri stereognostik hafızadan yararlanarak çocuğun yaşadığı çevreyi deneyimleyerek öğrenmesini sağlar. Stereognostik hafıza dediğimiz kas hafızası bir durumu deneyim yolu ile öğrenmeyi sağlar. Bu deneyim/yaşantı yoluyla da kalıcı öğrenmeyi oluşturur. Öğrenilen deneyimin üzerinden zaman geçtiğinde, çocuğun unuttuğu bir durumla daha sonra yeniden karşılaştığında stereognostik hafıza devreye girerek yeniden hatırlanması daha kısa sürmektedir.

Kozmik

“Doğa hayatın öğretmenidir. Onun gittiği yolu izlemek gerekir.”

Montessori kozmik eğitim çalışmaları içerisinde evren, galaksiler, gezegenler, dünyamız, canlı türleri, hayvan ve bitki çeşitliliği ve insanı ele alır ve bunların arasındaki bağlantıyı gösterir. Çocuklar bu çalışmalar doğrultusunda doğadaki tüm varlıklara sevgi ve başkalarının duygu-düşüncelerine saygı duygusunu geliştirir. Kendisinden başka canlıların varlığını bilir ve canlı çeşitliliğini fark eder. Montessori’ye göre çocukta çevre bilinci aşılandığında; çocuk doğanın düzenini, güzelliğini ve uyumunu anlayarak bundan mutluluk duyar. Montessori kozmik eğitim çalışmalarında aktiviteler biyoloji ve coğrafya ana başlıklarında yapılır. Dünya haritasına dair çeşitli yapbozlar, yaşadığımız yerden evrene küçükten büyüğe sıralama, bitki ve hayvan kartları, böcek inceleme, hayvan besleme, bitki yetiştirme gibi alt etkinliklerden oluşur. Çocuklara sorumluluk duygusu da aşılanarak onların kişilik gelişimlerine katkı sağlanır.

“Çocuklara çok küçük yaşlardan itibaren üzerinde yaşadığımız dünyanın sadece bize ait olmadığını, dolayısıyla kaynakları kullanırken diğer canlılarla birlikte paylaştığımızı unutturmamalıyız. İnsanoğlu üzerinde yaşadığı gezegenin en akıllı canlısı olmanın sorumluluğunu unutmamalıdır.’’

maria-5
montessori22

Dil

Çocuk Dünya’ya geldiği an kurulu bir dilin içine doğar. Konuşmayı hiç bilmediği halde 2 yaşına kadar ilk zamanlar taklit yoluyla öğrendiği dil daha sonra anlamlı konuşmalara döner. Okul öncesi dönemde ise dil çalışmaları alıcı dil, ifade edici dil ile birlikte el becerilerinin geliştirilmesine de ağırlık verilir. Bu sebeple hazırlanmış resimli sözcük kartlarıyla çocuğa anadilinde kelime dağarcığı kazandırılırken diğer yandan günlük hayat ve duyu materyalleriyle yazma parmaklarını güçlendirme, el bileğini hareketlendirme çalışmalarına doğal fırsatlar tanınır. Montessori’ye göre çocuğa anadili öğretilmez, yeryüzünde yaşayan aşağı yukarı tüm çocuklarda kendiliğinden aynı zamanda gelişir. Bu gelişme doğrusal olmaktan çok birdenbire patlayan bir ilerleme şeklinde oluşur.

Lütfen her şeyi yapabilen sevgili çocukları dünyada ve insanlar arasında barış ve huzurun sağlanması için benimle birlikte eğitin.

Moria Montessori